Vefa Günleri: İbnü'l Arabi ve Mevlana'yı Anlamak
 Vefa Günleri: İbnü'l Arabi ve Mevlana'yı Anlamak

Vefa Günleri'nin son programı İbnü'l-Cezeri salonunda yapıldı. Kardeşlik Topluluğu'nun organize ettiği programda Ibnü'l-Arabi ile Mevlana ele alındı.

 

Fakültemizin Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Kartal'ın ev sahibi olduğu programda Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf A.B.D. öğretim üyesi Doç. Dr. Semih Ceyhan ve Yalova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf A.B.D. öğretim üyesi Dr. Hacı Bayram Başer konuşmacı olarak katıldı.

 

Açılış konuşmasında söz alan dekanımız Prof. Dr. Bilal Kemikli, modern dünyanın nesneleri kolayca tükettiği gibi kavramları da kolayca yok ettiğinden yakınarak şunları söyledi:

 

"Modern dünyada "vefa" kavramı yok oluyor. Kolay değiştiren, kolayca yenisini alan bir toplum haline geldik. Bu ekonomik gelişmişliğin bir göstergesi olarak değerlendirilse de aslında değerlerimizi tüketiyoruz. Eskiden terziler çokça olurdu. Saat tamircileri, radyo tamircileri olurdu. Şimdi hiçbiri yok. Var olan bikaç terzi de hazır yapılanları daraltıyor, boylarını kısaltıyor. Eşyaya hürmeti olmayanın insana da hürmeti olmuyor. İnsanı da, sözü de kolayca tüketiyoruz. Sözü demlemeden, pişirmeden söylüyoruz.

Vefa çoğaltan bir kavramdır. Sevgiyi çoğaltır. Saygı duyarak saygıyı çoğaltır. Vefa hatırlamaktır, hatırlayışımızı arttırır."

 

Bugün ihtiyacımızın 3T olduğunu söyleyen Kemikli taktir, teşvik ve tebessüm'ün günümüzde en çok hakim olması gereken kavramlar olduğunu vurguladı. Bu anmaların zamanla çoğalıp daha büyük ilim sofraları haline dönüşmesi temennisinde bulunarak konuşmasını tamamladı.

 

Dekan hocamızın ardından söz alan Abdullah Kartal, Ibnü'l-Arabi hakkında Şeyhü'l-Ekber ve Şeyhü'l-Ekfer olmak üzere iki tutumun var olduğunu, her iki görüşün de İbnü'l-Arabi'nin büyük biri olduğu hususunda hemfikir olduğunu söyledi. İlk dönem tasavvufu Fıkh-ı Batın olarak tanımlanırken onunla birlikte metafizik bir seviyeye yükseldiğini, dini ilimler skalasında meşruiyetini kendinden alan ve şeriatı koruyan bir ilim haline dönüştüğünü belirtti. "Ibnü'l-Arabi tüm yazıp çizdikleriyle Allah ve insan kavramının irtibatını ortaya koymuştur. İnsanları melekut alemine, tanrıyı da insanlar alemine indirmeye çalışmıştır." dedi. Vahdet-i vücud'un ise İslam tevhidinin metafizik bir yorumu olduğunu söyledi.

 

Anadolu tasavvufunun da Mevlana ile entellektüel bir seviyeye çıktığı üzerinde durdu.

 

Kısa bir konuşma yapan Hacı Bayram Başer,

dine olan hassasiyetin ilerleyen zamanlarda Efendimiz dönemine nispetle zayıfladığını söyleyerek, sonraki dönemlerde o hassasiyeti yaşayan insanlara sufi isminin takıldığına vurgu yaptı.

 

Cüneyd-i Bağdadi'nin tüm tasavvufu vefa bağlamında değerlendiren ilk kişi olduğunu söyleyen Semih Ceyhan, "biz vefakar olmak için bu dünyaya geldik. Vefakar olabildiğimiz ölçüde Ayne'l-yakin mertebesine yaklaşabiliriz." dedi. Mevlana ve Mesnevi'den bahsederek Mesnevi'nin "Hakk'ın kulun kalbine ettiği ilham" olduğunu söyledi.

 

Şerh geleneğinin Molla Fenari'nin Mesnevi'nin dibacesini şerh etmesiyle başladığını aktaran Ceyhan Rusuhi Ankaravi'den de bahsetti. Molla Fenari gibi onun da alim bir aileden geldiğini söyleyerek 7 ciltlik bir Mesnevi şerhi olduğu üzerinde durdu.

 

Dekan yardımcımız Prof. Dr. Abdullah Karahan tarafından hediyelerin takdim edilmesiyle program tamamlandı.

Sosyal-Paylaşım

Anasayfaya Dön Güncel Haberler Haber Arşiv

Haber Tarihi : [24-Ara-2019]

Haber Görüntüleme : [1.186]